top of page

Nöron Birleşimleri ve İletişim Biçimlerimiz Üzerine

  • Yazarın fotoğrafı: Betül Uçkan
    Betül Uçkan
  • 1 Eyl
  • 2 dakikada okunur

Nöronlar birleşiyor, yeni bir aks oluşuyor. Peki insanlar birleşince ne oluyor?


Bugün iletişim biçimlerimizi düşünerek başladım yazmaya. Nöronların birleştiği aşağıdaki videoyu izledim; güldüm, düşündüm, meraklandım, heyecanlandım. O birleşim anı, tam düşüncenin gerçekleştiği an mı acaba? Düşünce ne zaman ve nasıl gerçekleşiyor zihinde? İki nöron birbirine bağlanınca yeni bir kıvılcım mı doğuyor orada? Bu bir “eureka!” anı mı? Yoksa gündelik hayatın sıradan hallerinden biri mi yalnızca? Bakar mısınız, nöronlar nasıl kökleniyor birleşmeye çalışırken? O an gelince hedefe yöneliyor, kilitleniyor ve birleşim tamamlanıyor.


Sinir ağlarının birleşmesi.

Tabii hemen ölçeği değiştirdim, büyüttüm. Ekrandaki nöronları, iletişime/bağlanmaya hazırlanan insanlar olarak hayal ettim.


Bu ölçek değiştirebilme perspektifi bize Eames’lerin Powers of Ten’i, Deleuze’ün tekillikleri/serileri ve Mandelbrot‘un fraktallerinden armağan tabii. Ölçeksiz olabilme fikri. Mikrokozmoz ve makrokozmoz arasındaki ilişkinin sorgulanma hali. Çünkü aslında “çok küçük” ve “çok büyük” diye tarif edilen her iki ölçekte de benzer kurallar geçerli; bir hücre içinde de, evrende de. Zaten nedir ki bir şeyi küçük ya da büyük olarak nitelendirme hükmü? Bakan, gören göz kim? Kime göre küçüklüğünden ya da büyüklüğünden bahsediyoruz?


Ve sorgulamaya başladım:


İnsanların birbirlerine bağlanmaları ve düşüncelerini paylaşmaları, yine böyle yeni bir kıvılcım mı doğuruyor? İki insan birbirine dokununca (zihinsel bir temas), düşüncenin gelişmesi için kolektif bilinçte yeni bir aks mı oluşuyor? Bu temas ile hem kendinden olmayan, hem de karşıdakine ait olmayan yeni bir şey mi açığa çıkıyor?


Ve tabii ölçeği büyüte büyüte gideceğim, durur muyum? Şehir merkezleri de birbirine bağlana bağlana bir bütünü; ülkeyi, …………, kıtaları, ………, dünyayı, ………, gezegeni, ……………, evreni, ……………. ?


Haliyle bu ölçek değişimi beni yeniden nöronların bağlanmasına getiriyor ve tekil olanın değil, çoğul olanın; nicelik olarak değil, nitelik olarak kolektif olanın, “toplum” olanın gücü olduğu gerçeğiyle bir kez daha yüzleşiyorum.


Tabii bir de buradaki kendiliğinden regüle olma halini görmemiz gerekiyor. Nöronlar birleşmeye karar veriyor ve onlar birleşirken başlarında biri durmuyor denetim mekanizması kurmak için. Sistem, zaten hormonlar ve salgılar aracılığıyla içsel olarak yürütülüyor. Kendiliğinden.


İnsanlarda ise durum daha trajikomik. Lider ve otorite ile yönetilmeye o kadar çok alışmışız ki sürekli bizi regüle eden, yöneten, komutlar veren birilerine ihtiyaç duyuyoruz. Oysa bunu çoktan çözmüş, “kendiliğinden” kavramını keşfetmiş olmamız gerekmez miydi? İçsel bir iletişim ile zaten birleşmemiz gerektiğini bilmemiz gerekmez miydi?


Zihnimde nöronlar kucaklaşıyor, videoyu izlerken daha da keyif alıyorum. Yeni düşünceler, fikirler, sorgulamalar, başkaldırışlar doğuyor. Videoyu izleyip yine mutlu oluyorum.

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin

© 2025 by Betül Uçkan.

bottom of page